Günaydınlar, 2020 yılından bir yazımı yayınladım bu gün, iyi okumalar . Pandemi günleri.
Gece yarısı oldu, uykum gelmedi. Biraz kitap okudum, televizyon programlarına baktım. İçimdeki sese kulak verdim. Bu kez yaşanmışlarımı değil, bu zor günleri anlatmalıyım okurlarıma dedim. Ve yaşadığım zorlukları öykü gibi anlatmaya karar verdim Gerçi yok birbirimizden farkımız. Şimdi biz pandemide yaşamanın ustasıyız.
İçimizdeki çocuğun sesine uyarak bu zor günleri sağlıkla geçirmeyi, kötülüklerden iyilikler çıkarmayı öğrendik dostlarım. Daha ne kadar ömrümüz varsa, hayatı hep güzel yanlarıyla yaşamaya çalışalım. Yoksa ömürler geçiyor ağlaya güle, hepimiz yolcuyuz bir meçhule. Dört duvar arasında geçiyor ahir ömrümüz. Biz sevgiyle yol alan 65 yaş ve üstü olanlar için bu yaşadıklarımız bir ödül mü , bir ceza mı henüz anlayamadım.
PANDEMİDE SEVGİ YUVASI BİR EVDE , BİR GÜN
Evin hanımı, sabahın ilk ışıklarıyla uyandı. Her sabah yaptığı gibi şöyle bir gerindi, rehavetle gülümsedi aynadaki aksine. Sabahları gülümseyerek kendini selamlamayı sevdiği için, bu evinde ,yatak odasında yatağının karşısındaki duvarı boydan boya ayna kaplatmıştı. Aynadaki aksi ona gülerek bakmalıydı ki gün güzel geçsindi. Zaten çocukluğundan bu yana üzerine hiç güneş doğmamıştı. Erken kalkıp yol almayı yeğlemişti bu yaşına kadar. Oh… çok şükür bugünde sağlıkla uyandım dedi. Hava soğuk, hava sıcak, rüzgar, yağmur onun içindeki sevgisini göstermeye mani değildi. O her şekilde,her durumda sevdiklerinin elini tutar,sevgisini akıtırdı gönüllere. Elini yüzünü yıkadı. Sıra geldi, bugün sevgisini kimlere ileteceğini sıralamaya. Bu zor günlerde, hayatını eve sığdırırken ne çok hüzünler yaşamıştı.Hep evde kalarak nasıl zaman geçirilir, gün nasıl geçirilir neredeyse kitap yazacaktı bu konuda. Kızlarından haber almak için her zaman ki gibi saatlerin ilerlemesini bekledi
Büyük kızı da küçük kızı da gurbet kuşuydu, tıpkı kendisi gibi. Çok istediği halde, komşuculuk oynayamamıştı çocuklarıyla. Halbuki,çocukları burada olsaydı, bugün torun günü olsaydı. Ne çok imrenirdi, çocuklarıyla komşu olan arkadaşlarına.. Okuldan gelen torunlarına sıkı sıkı sarılırdı , istedikleri bir yemeği önlerine çıkarırdı. Anneanne sofrası, anneanne yemeği , anneanne nazı , hikayesi derken gün geçerdi . . . Akşama çocuklarını almaya gelen kızlarına tabak tabak yemek verirdi. Sıkı sıkı tembihlerdi onları, şöyle yapın, böyle olmalı diye. Gülümsedi hafifçe, hayali bile haz vermişti, özlemleri dinmişti. Birden kızlarının itirazları aklına geldi. Onlar itiraz ederleri,o durmadan öğütlerdi. “Olsun ben söyleyeyim,ben anneyim,ben öğretmenim , yine kendi bildiğiniz gibi yaparsınız” dediği günleri düşündü. Acaba bugün konuştuğumuzda seslerini neşeli mi duyacağım , sesleri titrek mi olacak ?gözleri buğulandı .Seslerinin tonundan anlardı onların iyiliğini,mutluluğunu . Yine mesafeler içini deldi geçti. Saate takıldı bir süre.
Emekli olduklarından bu yana eşi ondan sonra uyanır, sabah sporunu yapar, tıpkı babası gibi kahvaltıyı hazırlar onu masaya davet ederdi. Eline telefonunu aldı. Gece tüm dünyada ve ülkesinde olan olaylara son haberlere göz attı. Sanal alemde gönül dostlarıyla yazıştı, bir yakının acı haberiyle üzüldü, pek çok dostunun iyi haberiyle mutlu oldu. Bu son aylarda gönül dostlarını çok özlediğini hatırladı, yüreğine bir yumru oturdu.. . Yüreği yangın yeri gibiydi bu geçen günlerde. Yaşadıklarını düşündü, sevgilerini sevdalarını düşündü ve kulakları içeriden gelecek seste, karnının açlıktan guruldadığını hissetti.
Derken;
“Hanımcığım , kraliçem günaydın, kahvaltı hazır” sesini duyar duymaz yeniden ayna karşısına geçti. Hızla giyindi, ilaçlarını içti, mutfağa doğru yol aldı. Övünürdü hep annemin yağını kullanıyorum diye. İşte annesi gibi hazır sofraya konmuştu. Sevgili eşini babasına benzetirdi. . Zaten kızlar babalarına benzeyen erkeklerle, oğlanlar annelerine benzeyen kızlarla evlenirler diye duymuştu çocukluğunda. Bu duymuşluğun etkisiyle bütün hayatı boyunca eşini hep babasına benzetir olmuştu .
Sohbetlerle kahvaltıya başladılar. Hayatlarını eve sığdırırken, yeni yeni adetler edinmişlerdi. Birlikte yaşadıkları olayları birbirlerine, hiç duymamışlar gibi anlatıyorlar, sonrada yorum yapıyorlardı. Hatırlıyor musun , Ece’nin doğduğu gün şöyle olmuştu,maviş maviş bakan gözlerini gözüme dikmişti,konuşur gibiydi, nikahımızda böyle olmuştu, Özge küçüktü,ben arabamız olmadan kreşe gitmem demişti, şu seyahatimizde ne çok eğlenmiştik, terasta verdiğimiz yaş günü partisi nasıl yankı yapmıştı diye başlayan anılarını bir bir ortaya döküyorlardı.Ne güzel şeyler yaşadıkları, herşeyi kıvamında sevgiyle yaptıkları anlatmak ikisini de mutlu ediyordu. İyi ki bunu yaşamışız derken , aldıkları keyif, duydukları haz ikisinede iyi geliyordu Güne güzel başlıyorlardı.
Çocuklarının telefon saati gecikmişti bugün. İşleri yoğun diye düşündü. Günlük rutin işlere daldı . Akşamdan kararlaştırdıkları menüyü pişirmek için malzemeleri kotardı. Yemeklere sevgisine katmaya özen gösterirdi her zaman. Sofrasını da özenle hazırlardı, Hatta değişik örtülerle, renk renk yemek takımlarıyla misafir gibi ağırlardı kendilerini. Hasta olduğunda karar almıştı, bu evin baş misafirleri kendimiziz , artık misafire kullanırım diye saklamayacağım hiç bir eşyamı dediği günden beri her şeyini tepe tepe kullanıyordu. Misafir odaları, oturma odaları yoktu . Salonda oturma köşeleri vardı. Dağınıklığı hiç sevmezdi. Gençliğinde dört nala koştuğunu, şimdi ağır aksak makamıyla hareket ettiğini anımsadı. Sabahtan aynaya bakarken son günlerde, hele de bu pandemiyle çok ihtiyarladığını görmüştü. Bakımsızlığına, kuaföre gitmediğine bağladı,ihtiyar görünümünü. Çünkü hiç pes etmeyi de sevmezdi. Hem de annesi , 90 lı yaşlardayken “görüyor musun birden ihtiyarladım” demişti. Onun doksanlı yaşlarına daha çok vardı.Yemek işi bitince giyinme odasına gitti. Dolabı açtı, okula veya gezmeye gider gibi en güzel,en rahat kıyafetini seçti,makyajını yaptı. Parfüm sürmeyi ihmal etmedi.Son günlerde bugün ölsem, kızlar bunları hep atacaklar,bir yere de gitmiyorum, herşeyimi evde giyeceğim demişti. İyi de etmişti. Bakımlı olmak güzeldi.
Hemen içindeki çocuk , nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım nağmelerine başladı. Nasıl geçmişti 72 yıl, nasıl geçmişti 46 yıl aynı yastığa baş koyduğu eşiyle yaşadığı hayat. Hemen hatırladı, 12- Aralık’ta evliliklerinin 46 . Yılını kutlayacaklardı. Eski günler olsa, bir konsept hazırlamıştı çoktan. Giyeceği kıyafeti çoktan seçmişti. Günlerce hediye düşünmüştü. Nerede nasıl kimlerle kutlanacaktı, hangi parçayla dans edeceklerdi. Çoktan planlanmıştı. İçi cız etti. Bu önemli günümüze de vurdu covit 19 dedi ve gözlerinden damlayan bir iki damla yaşı usulca sildi. Dört duvarın arasında ölüp gideceğiz diye düşünürken dudakları titredi. Çocukları aradı, sevdikleri aradı, veya sevdiklerini aradı bir bir. Gününe renk gelmişti. Radyodan gelen müzik sesiyle neşe dolmuştu içine.
Yemekler pişti. İki öğüne indirmişlerdi yemeklerini. Kahvaltı saat 10:00 sularında olunca, öğleni akşamı birleştiriyorlardı. Saat 16:00 civarında yemeklerini yediler. Sabah başladıkları gazete okuma faslına devam ettiler. Ne kötü olmuştu hayat. Pandemi bütün hızıyla insanları insanlığı esir almıştı. Kin , din birbiriyle karışmıştı. Her yerde bir felaket oluyordu. Hukuk yok olmuştu, açlık ve yoksulluk vardı. Ekonomi batmıştı,eğitim uzaktan kumandalıydı. Bir kesimde, bugün nasıl vakit geçireceğim diye düşünüyordu, olanlardan hiç etkilenmiyordu. Siyaset çirkinleşmişti. Bir gariplik vardı dünyada. Herşey bozuldu diye düşündüler birlikte. Dünyanın çivisi çıkmıştı. Biraz televizyon izlediler. Eşle dostla telefonda sohbet ettiler. Müzik dinlediler . Takvimden bir yaprak daha eksildi. Ömrümüzden bir mevsimi daha yaşıyoruz dediler. Bahardan yazdan bir şey anlamamışlardı. Olağan oda ziyaretleri dışında hiç bir lüksleri kalmamıştı artık. Duydukları ezan sesiyle yine akşam oldu dediler. CD den ,
Ah dönülmez akşamın ufkundayız ,vakit çok
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç … nağmeleriyle içkilerini yudumladılar.
Geçen hafta cumhuriyeti kutlamıştık , bu salı Atatürk’ü anacağız, ölenlere ağıt yakacağız , yaşayanlara sevgilerimizi sunacağız. “Biz şimdi istasyon memuru gibiyiz” dedi evin hanımı. Sonra, “seferler geçici olarak durduruldu” dedi eşi. İkisi birden yine sabah yine akşam diyerek bu ömrü tüketeceğiz dediler. Takvimden kopardıkları yaprak ellerinde kaldı. 2020 yılını hiç yaşamamış sayalım geçip gitsin hayatımızdan dediler, takvimde azalan yapraklara bakarak. Akşam oldu hüzünlendim ben yine diyordu kadın, hasreti taa… böğründe hissederek.
Eşi elinde kadehlerle geldi. Sağlığımıza, şerefe , geçmişte ki güzel günlerimize, bu günü de güzel bitirdik mutluyuz diyerek geçen ömre kaldırdılar kadehlerini tokuşturdular. Keşke belleri ağrımasaydı, bir tangoda yapsalardı bu keyifle. Geçip giden zamandı, onlar köşelerine büzüşmüşler ihtiyarlığın keyfide başkaymış , hüzünü başkaymış dediler içkilerinin her yudumunda. Farkına vardılar ki tükenen ömürleriydi ,onları üzen kulaklarının duymaması, bellerinin bükmesi değildi. Başladıkları noktaya dönmüşlerdi, bir farkla.Gençliklerinde ailelerini özlüyorlardı, iş seyahatleri nedeniyle birbirlerini özlüyorlardı… Şimdi oğullarını kızları torunlarını özlüyorlardı. Kârları kocaman aile olmuşlardı. Gönül dostları da ailelerinin bir parçası olmuştu ve sabah açılan anı sandığına bu günü de eklediler.
Ne güzeldi yaşadıkları hayat. Sevgiyle el ele tutuşmayı bilmişlerdi. Ne çok dost biriktirmişlerdi. Hayat sevince sevilince güzel diyerek noktalanmıştı bugünde, darası yarınlara olsundu.
Yatağa yatarlarken her ikisi de ben yoruldum hayat, gelme üstüme nağmeleriyle , birbirlerine iyi geceler dilediler. Şayet her ikisi de yarına sağlıkla uyanırlarsa, bıraktıkları yerden hayatlarına devam edeceklerdi. Bugünkü noksanlarını tamamlayacak, birbirlerini daha çok seveceklerdi. Çünkü Allah’a şükürler etmişlerdi birbirleriyle mutlu yaşadıkları için. Birbirlerini tamamladıkları için.
Evin hanımı uyumadan sabah eşine sorduğu soruyu düşündü.
Ölüm hep var biliyoruzda, ama acaba ikimiz birlikte aynı anda ölebilir miyiz? Birbirimizin acısını duymaya dayanamayız da… demişti.
Olmayacak duaya da amin dedi, sabah yine gülümseyeceğim diyerek uykuya daldı. Rüyasında hep mutlu mutlu gülümsedi. Özledikleri yanındaydı. Uzaklar yakın olmuştu, zorlar kolay.
Rüyalar gerçek olsa…
Sevgiyle sağlıkla kalınız sevgili gönül dostlarım. Baki selam ve sevgiler hepinize. Sevmekten kim usanır,tadına doyum olmaz…
Sevginin ve hayatın Gün(sel)cesi
Günsel Telli