Ben en çok sevgi salgınlarını seviyorum.
Günaydın, coronalı günlerden bir yazım,hayat bu geçti gitti,acısıyla tatlısıyla,salgınıyla. Ben en çok sevgi salgınlarını seviyorum. Size sevgimdesiniz diyerek başladığım her sabah sevgi salgını başlıyor.
Öyleyse sevgimdesiniz.
İçmişim başım dönüyor…
Sevgili gönül dostlarım , günaydınlar bugünkü yazımın başlığı
içmişim başım dönüyor dönüyor olsun diyorum ve dün sabahtan bu sabaha yaşadıklarımı size öykü gibi anlatıyorum. Öykünün baş kahramanı benim, yanımdaki, yakınımdaki gönül dostlarım, özlemle kavuşmayı beklediğim çocuklarım. Hayatı gel içelim buseden kadehlerle…
İÇMİŞİM BAŞIM DÖNÜYOR
Kadın her zamam ki gibi kör karanlıkta uyandı. Yatakta bir sağa bir sola döndü. Taa… çocukluğundan beri kör karanlıkta uyanıp, güneşi kendi doğduracakmış gibi heyecanlandığını hatırladı . Çünkü , gençken daha gece yatağa yatmadan, yarına özlem duyar, yapacağı işleri uzun uzun listelerdi.Uykuda geçen zamanını boşa geçmiş bir zaman dilimi diye yorumlardı hep. Çocukken ekmek elden su gölden misali sadece sevgiyle çalıştığını, büyüdüğünü iyi biliyordu. Daha sonraki yıllarda çalışıyordu, evi vardı , eşi vardı, çoçukları vardı ve gurbet ellerde annesi ve sevdikleri vardı . Gençlik yıllarında , yataktan kalkar kalkmaz önce kendine gülümser, elini yüzünü yıkar ,hızla kahvaltı masasını hazırlardı. Her sabah sağlıkla uyanmışsa ilk ödevi buydu. Çay demlenirken akşamdan hazırladığı kıyafetini giyer ,makyajını yapardı. Sırayla eşini, çocukları uyandırır, telaşla onları giydirir , yatakları toplar , çocukları kahvaltı masasında babalarıyla bırakır, koşa koşa merdivenleri iner , taksiye bindiğinde , pardesüsünün veya mantosunun kolunda olduğunu, giymeye zaman bulamadığının farkına varırdı. Hayat durmadan koşmak demekti gençlikte. Okuldan hiç yorgun dönmezdim diye düşündü. Çünkü kaç saat ders anlatırsa anlatsın, yorulmazdı, hayatı okuldu, öğretmekti , öğrenerek öğretmek, öğretirken öğrenmek öğretmenliğin ilkesiydi. Severek sevgiyle öğrettiğini anımsadı. Akşam çocuklarını yatırınca , odalardan el ayak çekildiğinde , yarın ki ders planını hazırlardı, sınav varsa soruları cevap anahtarını hazırlardı,eksiği yoktu çok şükür, dosyasını toplar yatağına girer uyurdu. Çocuklarına yarın yazılı notlarınızı söyleyeceğim diye söz vermişse deste deste yazılı kağıtlarınıda okurdu , not defterine geçerdi. Yarın ki menü, yapılacak işler kafasında yattığından uykusu bölük pörçük olurdu. Bir de evde herşey dahil misafiri olurdu çoğu zaman . Evi kışın tam pansiyon Karadeniz oteliydi. Annesinin yağını kullanmayı sevdiği için ondan el almıştı gençlik başımda duman diye diye geçmişti gençliği , kocaman bir hayatı dolu dolu yaşamıştı . Ne güzel günlerdi zevkle , şevkle yaşadım bana sunulan hayatı dedi. Karamsarlığını pozitif yapmak için ilk startı verdi.
Bugün hava kasvetliydi. Canı yataktan kalkmak istemedi bir türlü . Bu son ay , salgın günleri onu karamsar yapmıştı. Halbuki pozitif düşünceyi savunur , kötülüklerden iyilikler çıkarmayı yeğlerdi. Çok şükür sağlıklıyım, yine sabah oldu dedi amma , bugün onu yatak çekiyordu nedense. Halbuki dün gece çok olumlu şeyler olmuştu. Mutluluk penceresinden içeri girmiş , radyodan süzülen nağmelerle birleşmişti. Radyodan ismi anons edildiğinde, tangoyu isteyen sevgili kızı İlkin’i düşünmüştü , iki gün önce kapı çalındığında elinde çiçeği ile kapısında duran halini hatırladı. Okuldaki hallerini hatırladı. Birde kendisiyle ilgili anısını hatırladı. “Niye Günsel Telli olmak istiyorsun” diye soran İngilizce öğretmeni Nihal Özün’e, ODTÜ kimya fakültesinden mezun olunca “Günsel Telli olmak için önce kimya okudum, şimdi kimyayı İngilizce anlatarak Nihal Özün oldum ” demiş İlkin. Bu anısı beni çok etkilemişti yıllar sonra ilk görüşmemizde anlattığında . Ne hoş biri anıydı, bir öğrencisi, bir çok öğrencisi aynadaki aksi olmuştu, ne hayatlar vard…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.