başımıza alikıran baş kesen olsun diye seçmiyoruz.

Bizim bu ülkedeki en büyük problemimiz yanlışa yanlış diyemememizdir.

Yayınlanma: Güncelleme: 123 views

Değerli dostlarım
Kim ders alıyorsa, kim alınganlık gösteriyorsa, kim kendisini kastettiğimi düşünüyorsa, kim kendine bir pay çıkarıyorsa, kim ne anlıyorsa tam da onlara söylüyorum.
Kimsenin kişiliği, etnik kökeni, ideolojisi ile bir derdimiz yok.
Bu ülkede, bulunduğumuz çevrede mutlu, huzurlu yaşamak istiyoruz.
Seçeceğimiz kimseyi zengin olsun, başımıza alikıran baş kesen olsun diye seçmiyoruz.
Kendimize Eş, dost, arkadaş, hemşeri de aramıyoruz.
Tek özlemimiz mutlu, huzurlu, rahat, temiz ve yaşanabilir bir çevrede yaşam sürmek için hizmet, hizmet, hizmet istiyoruz.
Maddi ve manevi hizmet.
Ahlaklı, vicdanlı, inançlı her bireyin görevi ise taş taş üstüne koyanı, hizmet edeni alkışlamak takdir etmek, hizmet etmeyeni ise uyarmak, eleştirmek, yermek, kınamak olmalıdır.
Bizim bu ülkedeki en büyük problemimiz yanlışa yanlış diyemememizdir.
Değerli dostlar,
Bazı insanlar gücünü oturduğu koltuktan, makamdan, paradan, servetten, güçlü insanlardan alır.
Bazı insanlar ise kişiliğinden, karakterinden, vicdanından, insan olmasından, ahlaktan, yardımseverliğinden, insanlara faydalı olmasından,mütevaziliğinden,nezaketinden,güvenilirliğinden,liderliğinden,eğitiminden,aldığı görevin hakkını vermesinden, sözünden, hizmetinden, yaralı bir parmağa işemesinden, kendine Müslüman olmamasından alır.
Toplumumuzda iyi insan denildiğinde “çevresine zararı olmayan kişi” olarak algılanır, oysa bilim insanları, insanların eğitimine, istihdamına ve çevresine yapılan katkı olarak tanımlanır.
Türkiye de değil dünyada 10 yıllar boyunca, milyonlarca öğrencinin eğitimine, yüzbinlerce insana yarattığı istihdam ve çevreye gösterdiği hassasiyetle ülkede herkesin takdirini toplayan BUEK başkanı Sayın Enver Yücel bu konuda önder ve örnektir ki, mal mülk, para pul, servet sahibi, zenginleri dikkatli
Siz de etrafınızdaki makam, mece, çıkarsız, temiz bir vicdan ve gören gözle bir kez daha incelemenizi, araştırmanızı öneriyorum.
Şaşırmayacağınızı ve biliyordum zaten diyeceğinizi göreceksiniz.
Kısa süre içinde ölçüsüz şekilde palazlanmış, cukkalarını doldurmuş, servet sahibi olmuş insanları göreceksiniz.
Son yıllarda bu tiplerin hem sayıca çoğaldığını, hem de topluma üsten , kibir abidesi, ukala, şımarıkça, kendilerini alim olarak bilgiç gören, eğitimsiz, vizyonsuz, cahillerle dolu olduğuna şahit olursunuz.
Bunların çoğunun ya siyasetçi yada gayrimeşru iş yapanlar olduğunu görürsünüz
Hizmet sektöründe olanlar ise görevlerini ya lütuf, ya size özel, ya kendi keselerinden yada babalarının parasıyla yapıyorlarmış tavrı içinde olurlar ki sanki siz mahcup olursunuz.
İşte bu çürümüşlüğün tam da göstergesidir.
Ayrıca bu insanlar da hep bir mazeret, hep bir mızmızlanma, hep engelleniyor oluyorlar, hep MIŞ, hep MIŞ, hep MIŞ söylem içerisindedirler.
Ama keser kendi taraflarına yontar olduğunda ne MIŞ, ne MİŞ ne engel, ne de yokluk kalır.
Yine dikkat edin, bu Hint kumaşları bulundukları ortamlarda kimsenin ayağına gitmezler, insanların kendilerine gelmesini beklerler.
Vatandaşla kurdukları ilişki ve iletişim sadece siyasetendir.
Bunlarla ilgili biraz daha detaylı araştırırsanız halının altına süpürülmüş çok daha sürprizlerle karşılaşacağınıza eminim.
Onlar kendilerini çalışkan, becerikli, yüce, asil, vazgeçilmez, Süpermen olarak görürler.
Sanki onlar olmazsa enflasyon azar, savaş çıkar, ülkeyi işgal ederler, yönetim zaafa uğrar, şirketler batar, koltuklar boş kalır, birimler çalışmaz hizmet biter, insanlar aç kalır, ülke iflas eder, ortalığı b..götürür olarak düşünürler.
Bilmezler ki!!
Kibirli insanların boyları gölge gibidir,
büyük olduklarını sanırlar,
ta ki güneş batana, ışık sönene kadardır.
Bunlar etraflarında azda olsa, besledikleri bir kaç silik, yalaka, dalkavuk, çıkarcı, ezik, lavuk, çıkarcı, tipleri vardır.
Görevleri ise,
Kendilerine malzeme taşımak, ilgi ve itibar görüyor MUŞ görüntüsü yaratmaktır.
Sesi biraz yüksek çıkan, itiraz eden, eleştiren, istek yada talepte bulunanlara karşı hemen saldırıya geçerler ve bezende ölçüyü kaçırıp, lağım fareleri gibi düşmanca sinsice tuzak kurup mağduriyet yaşatırlar.
Toplumda bunların alıcısı az da olsa var mı ?
Var.
Hepte olacaktır.
Hakkı olmadan, üretmeden sadece devlet rantı, yada siyasi gücüyle ölçüsüz, hormonal büyüyüp para ve servet sahibi olanların toplumdaki yerleri sabun gibi kaygandır.
Neden mi? Çünkü!! Servet senin, para senin, mal senin, mülk senin, kısaca senin olanı götürürler.
İnancımıza göre bu kul hakkıdır.
Hırsızlıkla, soygunla, gayrimeşrulukla elde edinilen servetin sürdürülebilirliğinin olmadığına tarihte çok şahit olduk.
Bu konuda yaradan acele etmez.
Gün gelir, misliyle ödetir.
Yapılan yanlışın er geç cezasını ödenir.
Bu tipleri tanımak için sadece dört işlem bilmek ve küçük bir matematiksel hesap yapmak yeterli olacaktır.
Hazreti Ali “Eğer Müslümanların yaşadığı şehirde, fakir görürseniz, bilin ki o şehrin yöneticileri halkın parasını, halkın malını çalıyorlardır” demiştir.
Toplumlarda Liderler çok önemlidir.
İster atanmış, ister seçilmiş olsun liderlerin temel özellikleri,sevgidir,ahlaktır,hoşgörüdür,niyettir,çabadır,vicdandır,merhamet ve adalettir.
Bu özelliklerden yoksun olanlar
kindar olurlar, takıntılı olurlar, tahammülsüz olurlar, kabadayı olurlar, kendilerini kral görüp davranışlarında fütursuz olurlar.
Aynı zamanda vicdanlarını çok kullandıkları için merhametsizdirler, kibirli olurlar, kırıcı olurlar, küçümseyici ukala olurlar, insanları tahkir etmekte üstlerine yoktur.
Kibir bir hastalıktır, tedavisi insanı sevmekle olur.
Hırsızlık alışkanlıktır, hırsızlar arsız, doyumsuz ve yüzsüz olurlar.
Yüzsüz olanda utanma duygusunu yoktur.
Teknoloji çok gelişti artık herkes her şeyi çok iyi biliyor. Her şey parmağınızın ucunda.
Ülkemiz yada yakın çevremizde
dürüst, inançlı, mert, vicdanlı, insana hizmet etme aşkını yüreğinde hissedenler değerler yok mu?
Tabi ki çok var,
Onları tenzih ediyor, başımızın üstünde tutuyor, şükranlarımızı sunuyoruz.
Bu dünyada fani bir insan, toplumda bir birey, ülkeyi seven bir yurttaş olarak hukukun hesap sormasını beklemeden tüm ülkede bu asalak, kan emici sülüklerle mücadele etmek, onları teşhir etmek, ifşa etmek her namuslu, inançlı, ahlaklı, dürüst insanın görevi değil midir?
Bilip, sineye çeken, ses çıkarmayan her kişi yolsuzluğun, hırsızlığın ortağıdır.
Milliyetçi ve inançlı bir insan “yiyor ama çalışıyor” bal tutan parmağını yalar ”diye söyleyebilir mi?
Maneviyatımız, insanlığımız bizlere, hırsızlığı teşvik eden, mubah gören, ortak olan, göz yumanlarında hırsız olduğunu söylemiyor mu?
Bu ülkede tüm sorunların ana kaynağı ve toplum olarak da tek ihtiyacımız AHLAKTIR.
Ekonominin,ticaretin,eğitimin,yönetimin,hizmetin,fakirliğin,zenginliğin tek sorumlusu da, tek ilacı da AHLAKTIR.
Yazımı bir soru ve bir fıkra ile bitirmek istiyorum.
Mert, yiğit, onurlu, şerefli, namuslu, ahlaklı, yurtsever, inançlı bir insan çalar mı?
Çalanlarda bu özellikler olur mu?
Başbakan Karadeniz’e gitmiş.
Temel başbakana, size 3 sorum var demiş.
1-Halkın desteğinin azalmasına rağmen oyunuz nasıl artıyor?
2-ne kadar özelleştirme yaptınız, ne kadar vergi topladınız?
3- özelleştirmeden ve vergilerden aldığınız paraları nereye harcadınız?
demiş.
O arada zil çalar toplantıya ara verilir, bir süre sonra toplantı tekrar başlar ve bu defa da Dursun başbakana yaklaşıp benim de size 5 sorum var demiş?
1-Halkın desteğinin azalmasına rağmen oyunuz nasıl artıyor?
2-ne kadar özelleştirme yaptınız, ne kadar vergi topladınız?
3- Özelleştirmeden ve vergilerden aldığınız paraları nereye harcadınız?
4-bu zil neden erken çaldı?
5-Temel nerede ?
demiş.
Saygılarımla…

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.