Bu hafta sizin için Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabını seçtim.
Sabahattin Ali’yi ana dilimizden okuyabildiğimiz için çok şanslıyız. Onun kullandığı özenli dile bire bir, aracısız dokunabilmek kuşkusuz çok büyük bir ayrıcalık.
Kitap 160 sayfa. İlk 46 sayfa, genç anlatıcının kahramanımız Raif Efendi ile karşılaşması ve Raif Efendi’nin hastalanarak vefat etmesi sürecini anlatıyor. Burada anlatıcı ile kahraman arasındaki yaş farkına rağmen karakter özelliklerindeki benzerlikler ilgimizi çekiyor. Her ikisi de çekingen, içe dönük, kapalı diyebileceğimiz yapıda kişiler. Sessiz kabuklarının altında adeta derin birer hazine yatıyor.
Anlatıcımız işsiz kaldığını bir şirkette müdür muavinliği yapan ve oldukça iyi para kazanan arkadaşına söyleyemiyor. Para yardımı
istemeye geldim zanneder diye düşünüyor. Bir tesadüf eseri karşılaştıklarında sorulara dayanamayıp durumunu anlatmak zorunda kalıyor.
Siz dara düştüğünüzde yakınlarınızdan, arkadaşlarınızdan çekinmeden yardım isteyebilir misiniz? Para istemek, iş istemek çok zor gelir mi size? İnsan onuru böyle durumlarda incinir, örselenir mi ne dersiniz?
Anlatıcımız arkadaşının şirketinde işe başladığında kahramanımız mütercim Raif Efendi ile aynı odayı paylaşıyor. Bu yaşlı fakat insana hayret verecek kadar saf ve çocuksu ifade taşıyan adam onda merak uyandırıyor. Hal ve tavrında lisan bilen insan kılığı olmayan, şirkettekilerin hımbıl dediği, kıdemli olduğu halde şirketin ücretini arttırmayı düşünmediği Raif Efendi’yle ölümüne kadar olan süreçte ilerleyen bir yakınlık kuruyor.
Siz kendi artılarınızı gözler önüne serip pazarlamayı başarabiliyor musunuz? Malum, devir pazarlama devri. Günümüzde bizden beklenen, mütevazı bir tutumla maharetlerimizi saklamamız değil. Tam tersine bilgilerimizi, becerilerimizi mümkün olduğunca etkileyici bir şekilde sergileyerek değerimizi / maaşımızı arttırabilmemiz gerekiyor. Eski terbiyeye göre ayıp kabul edilen böbürlenmeler, usulüne göre yapılıp uygulanması gereken stratejiler kalemine mi giriyor artık, ne dersiniz?
Kitabın ikinci bölümü kahramanımız Raif Efendi’nin ölüm döşeğindeyken ‘Oğlum / Evladım’ diye hitap ettiği anlatıcıya önce sobaya atmasını tembihlediği, daha sonra okumasına izin verdiği hatıra defterinin sayfalarından oluşuyor. Raif özellikle Almanya’da yaşadığı ilk ve tek aşkını anlattığı bu defteri vererek kendisini yakından tanımak isteyen genç adama adeta ruhunu açıyor.
Siz ruhunuzu kimlere açabiliyorsunuz? Yoksa siz de Rauf Efendi gibi yapayalnız mısınız en yakınlarınızla?
“Evet, karım ve kızım… Ama işte o kadar…” diyor Raif Efendi. Kalabalık bir evde ruhu üşüyor.
Kitabın ikinci bölümünde genç Raif’in babası tarafından sabunculuktaki yenilikleri öğrenerek memleketteki sabunhaneyi büyütmesi amacıyla gönderildiği Almanya’daki yaşamına tanık oluyoruz. Yirmi dört yaşında olduğu halde başından hiçbir kadın macerası geçmeyen genç adam bir sergide gördüğü Kürk Mantolu Madonna portresinden çok etkileniyor ve resmin sahibi Maria Puder ile tanışmasıyla birlikte alevlenen aşk hüzünlü bir sona doğru yol alıyor.
Maria da bir müddet sonra “Bende inanmak noksanmış. İnsanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar” diyerek Raif’e “Sen beni inandırdın. Seni seviyorum.” diyerek aşkını itiraf ediyor.
Siz insanlara kolaylıkla inanabiliyor musunuz? Yoksa insanlar sizdeki inanmak kabiliyetini sarsıp yok etmeyi başardılar mı?
Genç Raif okumayı çok seven, resim yapan, Maria Puder’in “sizde biraz kadınlık, genç kızlara mahsus bir hal var” dediği sanatçı ruhlu biri. Ustalıkla işlenen bu özellikler bana hiç yabancı gelmedi. Sizin de benzer bir tanıdığınız var mı? Ya da ruhunuzun derinliklerinde saklı olan benzer sanatçı özellikleri?
Sabahattin Ali karakterini özenle yaratırken bize yüzeysel, çarçabuk yapılan betimlemelerin/ tespitlerin beyhudeliğini de hatırlatıyor:
“Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?”
Bizler karşılaştığımız insanları çabucak kategorize edip etiketliyor muyuz? Derinlerde yatan incelikleri görebilmek için yeteri kadar zaman ve çaba sarf ediyor muyuz? Ne dersiniz?
Bu yazımızı da güzel dileklerle bitirelim.
Ruhunuzu açabildiğiniz dostlarla bezeli, kendinizi kendiniz olarak ortaya koyabildiğiniz, dolu dolu bir yaşam yolculuğu diliyorum sizlere…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.