İnci Üzerine…
Bu hafta sizin için John Steinbeck’in ‘İnci’ kitabını seçtim. Bir solukta okuduğum masal tadındaki bu hikâyede üzerinde düşünülecek pek çok nokta buldum.
Kahramanımız Kino karısı Juana ve bebekleri Coyotito ile birlikte, kasabanın dışında yerlilerin yaşadığı bölgede, derme çatma sazdan yapılmış bir kulübede yaşıyor. Kino’nun tek mal varlığı dedesinden kalan kanosu. Bu kano ailenin ekmek kapısı.
Bir sabah her şey yolundayken, Kino zihninde güven, sıcaklık ve bütünlük çağrıştıran ailenin türküsünü dinlerken, bebek Coyotito’yu akrep sokuyor. Aile türküsü yerini kötülüğün türküsüne bırakıyor. Düşmanın, ailesini tehdit eden şeylerin sinsi, acımasız, tehlikeli ezgisi bu.
Siz de benzer türküler duyar mısınız zihninizde? Mutlu olduğunuzda ya da panik anlarında farklı bir ezgi mi olur bu? Filmlerdeki gibi bir fon müziği süsler mi hikâyenizi? Kuşkusuz notalar halinde olmasa da ruh halimiz değiştikçe bir başka renk akar hayat. Farklı bir hızda, farklı bir tonda. Kendi özgün renklerinize ve seslerinize dikkat edin bakalım, halden hale geçerken neler değişiyor zihninizde?
Aile doğal olarak paniğe kapılıp hemen kasabadaki doktora giderek yardım istiyor. Doktor, paraları olmadığını öğrenince, bu fakir yerlilere bakmak istemiyor. Kapıyı açan uşak, onlara doktorun önemli bir işi çıktığını, gittiğini söylüyor.
Anne Juana bebeğini yitirme korkusuyla, iyileşsin diye değil de, onu tedavi edecek doktorun parasını ödeyecek bir inci bulalım diye dua ediyor. Yazar buraya ‘Körfez insanlarının zihni de suya çöken sis gibi bulanıktı.’ cümlesini eklemiş.
Siz dualarınıza, dileklerinize, istek ve hedeflerinize dikkat ediyor musunuz? Bazen telaşla yanlış bir dilek gönderiyor musunuz evrene, aslında tam da istediğiniz gibi olmayan. Kafanız karışık ve bulanık oluyor mu sizin de körfez insanları gibi zaman zaman?
Ve Juana’nın duası kabul oluyor. O gün deniz onlara bir martı yumurtası kadar iri bir inci veriyor. Dünyanın en büyük incisi.
Kino’nun zihninde artık incinin ezgisi çalmaya başlıyor. Juana ile kilisede evlenmeyi, oğlunu okutmayı, yepyeni bir zıpkın almayı, hatta bir tüfek sahibi olmayı hayal ediyor.
Siz hayal kurar mısınız? Sizin de şansınız Kino gibi yaver gitse, nelere sahip olmak istersiniz? Öncelikleriniz neler olur?
Yoksa istemek, daha çok istemek, daha fazlasına sahip olmak korkutur mu sizi? Büyük başın derdi büyük olur derler. Azıcık aşım ağrısız başım felsefesiyle yaşayanlardan mısınız yoksa?
Yazar kitapta insanoğlunu diğer türlerden ayıran, sahip olduklarıyla yetinen hayvanlara üstün kılan özelliğinin gözünün doymaması, daha çok istemesi olduğunu belirtiyor. Bunun kötü bir şey olmadığını söylüyor. Ne dersiniz? Azla yetinmemek, daha çoğunu istemek bizi hayvanlardan üstün yapar mı? Bugün önümüze serilen tüm imkanların altında daha çoğunu isteyen bu zihniyet mi var acaba?
Kino geleceğe dair planlar yapıyor ama talih denen şeyin insanoğlunun planlarını hiç sevmediğini, insanın başarılı olmasını istemediğini de biliyor. Felek başarıya ulaşan bir adamdan muhakkak öcünü alır diye düşünüyor.
Sizin de benzer inançlarınız var mı? Plan yapmaktan, çok başarılı, çok zengin olmaktan korkar mısınız?
Kahramanımız inciyi satmaya gittiğinde tüccarlar ağız birliği ederek bu incinin bir hilkat garibesi olduğunu söyleyip komik bir rakam teklif ediyorlar. Kino onların kötü niyetini anlıyor ve inciyi şehirde satmaya karar veriyor.
Kahramanımız inciyi çalmaya çalışan hırsızla girdiği kavgada elini kana buluyor. Juana ‘bu inci lanetli, o bizi mahvetmeden biz onu yok edelim, denize atalım’ dese de Kino ‘kimse talihimizi elimizden alamaz’ diyerek onu dinlemiyor.
Siz olsanız ne yapardınız? İnciyi denize atıp eski yaşantınıza dönmeyi tercih eder miydiniz? Juana bir anne olarak endişelenmekte haksız mı sizce?
Kitabın sonraki bölümlerinde incinin peşine birçok hırsızın düştüğünü, düşmanların ailenin tek gelir kaynağı olan dededen kalma kanoyu delerek kullanılamaz hale getirdiğini, Kino’nun kaçarken tekrar elini kana buladığını ve hikâyenin mutsuz sona doğru ilerlediğini okuyoruz.
Bu yazımızı da güzel dileklerle bitirelim.
Dua ederken, dilekte bulunurken, hedeflerinizi belirlerken apaçık, berrak bir zihin diliyorum sizlere. Ne istediğinizi, neden istediğinizi ve elde edince onunla ne yapacağınızı iyi düşünün. Açık bir zihinle dilediklerinizin gerçekleştiği, sağlık, mutluluk, bolluk bereket ve barış dolu günler dileğiyle…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.