BASINA VE KAMUOYUNA PAROLAMIZ TEKTİR VE DEĞİŞMEZ

YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM ! 

BASINA VE KAMUOYUNA PAROLAMIZ TEKTİR VE DEĞİŞMEZ
Yayınlanma: Güncelleme: 184 views

Hain terör örgütü PKK, ABD gözetiminde teröristlerini ve silahlarını çoktan Suriye

kuzeyindeki PYD (YPG)’ye aktardığı, ortada sadece adının kaldığı ve çatı örgüt KCK’ nın bölge

ülkelerindeki uzantılarıyla devam ettiği bilinmiyormuş gibi, bir sözde “silah bırakma” ve

“örgütü feshetme” bildirisi yayınladı.

Yandaş ekran bülbülleri “Terörsüz Türkiye” nameleriyle mutlu mesut barış türküleri

söyler, AKP sözcüsü yeni bir dönem başladığını müjdeler, bakanlar sıra sıra başarı nutukları

atar, Cumhur İttifakı liderleri “milletimiz ve memleketimiz kazanacak” buyururken

Atatürkçü Düşünce Derneği ve Milli Merkez milletimizle birlikte süreç başlatıldığında

durduğu yerde durmakta ve gelişmeleri kaygıyla izlemektedir.

Okuyalım ve görelim bakalım, PKK ne demiş, ne menem bir “yeni dönem”

başlıyormuş ve kim kazanmış, kimler kazanacakmış?

Şöyle diyor hain terör örgütü;

“Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr

ve imha siyasetine karşı, halkımızın ‘özgürlük hareketi’ olarak tarih sahnesine çıktı…

Ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı mücadele stratejisi

temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt inkarının, buna dayalı ‘imha

siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının’ egemen olduğu koşullarda şekillendi…

Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin temel realitesi olarak

görülmesini esas aldı. Bu temelde ‘başarıyla yürüttüğü’ mücadele sonucunda bölge

halklarının özgürlük umudu ve onurlu yaşam arayışının sembolü haline geldi…

‘Özgürlük Hareketi’ hem nicel hem nitel olarak büyüdü, ‘gerilla savaşı’ ‘Kürdistan’

ve Türkiye’ye yayıldı. ‘Gerillanın’ yürüttüğü ‘savaş’ın etkisiyle Kürt halkı ‘serhıldanlara’

(İSYANLARA) kalktı. Böylece ‘her iki taraf’ açısından ‘savaş’ temel seçenek haline getirildi

(!)…

‘Önder Apo’ Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı ‘Lozan Antlaşması’nın ve ‘1924

Anayasası’nın öncesini referans alarak, ‘Ortak Vatan’ ve ‘Kürt-Türk halklarının kurucu öğe

olduğu’ Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını ‘Kürt

sorunu’nun çözüm çerçevesi olarak benimsedi…

2 yıldır önderlik ve PKK yürüyüşüne büyük bedeller pahasına katılarak, inkâr ve imha

siyasetine, soykırım ve asimilasyon politikalarına karşı direnen onurlu halkımız, barış ve

demokratik toplum sürecini daha bilinçli ve örgütlü biçimde sahiplenecektir…

Söz konusu kararların uygulanması ‘Önder Apo’nun süreci yürütüp yönlendirmesini,

demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam, bütünlüklü bir hukuki güvenceyi

gerektirir…”

Ve daha neler, ne masallar, ne komplo teorileri…

Vay ki, vay!!!

Meğer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve dünyanın onyıllardır “terör örgütü”

listelerine aldığı PKK “Özgürlük Hareketi”, müebbet hapis mahkumu elebaşı “Önder”,

devletimiz de soykırımcı ve asimilasyoncu imiş…

Meğer PKK, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi Lozan’a ve Cumhuriyet’i

kökleştirip kurumsallaştıran 1924 Anayasasına (ki Cumhuriyetin ilk anayasasıdır) karşı tarih

sahnesine çıkmış, isyanlarla büyüyüp savaşı Kürdistan’a (!) ve Türkiye’ye yaymış…

Meğer, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası -tabii ikisi arasında 29 Ekim 1923’de

ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti de- inkarcı, imhacı, soykırımcı ve asimilasyoncu imiş…

Meğer, yıllardır öğretmen, hemşire, doktor, teknisyen, işçi ve bebek 50 bin

yurttaşımızı katleden alçak teröristler özgürlük savaşçısı “gerilla” lar imiş, ne zaman

kurdularsa “Kürdistan” diye bir devletleri varmış, yaptıkları “her iki taraf” (Kürdistan ve

Türkiye) açısından temel seçenek (!) haline getirdikleri “savaş” mış ve “iki devlet arasındaki

bu savaşı” kazanmışlar, PKK galip gelmiş, Türkiye mağlup olmuş. Bu nedenle; ‘Ortak Vatan’

da (demek vatanımız da ortak değilmiş) Kürt ve Türk halklarının ‘kurucu öğe’ olduğu

(yıllardır Anayasa 10. maddeye rağmen sürekli çiğnedikleri mikromilliyetçi-etnikçi ‘Eşit

Yurttaşlık’ sakızı) “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti” perspektifi ve ‘Demokratik Ulus’

anlayışı dikte ederek iki uluslu yeni bir devlet isteyecek, terörist başına tanınacak

‘demokratik siyaset hakkı’ nı da hukuki güvence ön şartı ile talep edecek konuma

gelmişler…

Meğer, PKK “Önder Apo” dediği terörist başının ya da okyanus ötesindeki

sahibinin ağzından, öteden beri bir türlü tarif etmeye yanaşmadığı, esasen tarif de

edil(e)meyen “Kürt Sorunu” derken kastının, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası

öncesine, yani Türkiye Cumhuriyeti öncesine, yani emperyalizmin işbirlikçisi Osmanlı

Saray düzenine ve ‘Sevr Barışı (!)’na dönmek olduğunu açık edivermiş…

Meğer, yeni Anayasa çağrıları ile murad edilen; Anayasa’nın şimdilik 10, 42 ve 66.

maddeleri (ilk 4 maddeye de sıra gelecektir elbet) değiştirilerek üniter ullus devletin, ulusal

birliğin ve dil birliğinin tasfiye edilmesi ile devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez

bütünlüğünün fiilen ortadan kaldırılması ve anayasadan Türklüğün çıkarılması imiş…

Sözün özü:

Bu bildiri; emperyalizme karşı kazanılan Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşını, 30

Ağustos 1922 Dumlupınar’ını, 9 Eylül 1922 İzmir’ini, 11 Ekim 1922 Mudanya’sını, 24

Temmuz 1923 Lozan’ını, 6 Ekim 1923 İstanbul’unu ve 29 Ekim 1923 Ankara’sını yok sayan

bir hadsizlik manzumesidir.

Bu bildiri; Atatürk’ü, ilke ve devrimlerini, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesini ve

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını reddedip tarihi

gerçekleri umursamayarak Türk Milleti’ne hakaret eden bir küstahlık belgesidir.

Bu bildiri; ABD’nin ülkemizi bölme hedefi haritası ile sabit olan Büyük Ortadoğu

Peojesİ’ne (BOP’a) hizmet ederek Türk Milletini Lozan’dan vazgeçirip 105 yıl önce

reddettiği, 103 yıl önce yırtıp çöpe attığı Sevr Antlaşması’na mahkum etmeyi amaçlayan

bir ihanet manifestosudur.

Türk Milleti “Terörsüz Türkiye” tatlandırıcısı ile önüne sürülen bu zehri katiyen

kabul etmez, etmeyecektir.

Atatürkçü Düşünce Derneği ve Milli Merkez olarak, devletimizi yöneten ve

yönetmeye talip olan tüm kurum ve kişileri bir kez daha uyarıyor, bu utanç belgesini dikkate

almamaya ve bu küstahlığa cüret edenlerle olanak sağlayanlardan hesap sormaya davet

ediyoruz.

105 yıl öncenin emperyalizm patronajlı gerici -bölücü dayatmasının günümüzdeki

tekrarına karşı “Parolamız tektir ve değişmez, ya istiklâl ya ölüm!”

Saygılarımızla.

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ MİLLİ MERKEZ

GENEL MERKEZİ

 

 

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.