PATRON ÇILDIRMIŞ OLMALI

 ‘Amok Koşucusu’ Üzerine…

PATRON ÇILDIRMIŞ OLMALI
Yayınlanma: Güncelleme: 232 views

Bu hafta sizin için Stefan Zweig’ın Amok Koşucusu kitabını seçtim. İnsan ruhunun derinliklerine dalan bu kitabı okurken zaaflarımız üzerine düşünme fırsatı buldum.

Bu eseri oluşturan olaylar, kahramanımız tarafından Avrupa’ya dönüş yapan büyük bir transatlantikte anlatılıyor. Gemideki kalabalıktan, gürültüden, bunaltıcı kamaralarından kaçan iki insan gecenin karanlığında, güney haç takımyıldızının altında tesadüfen karşılaşıyorlar. “Ona yardım etmek istiyorsam susmak zorundaydım” diyen anlatıcı “Kendi suskunluğumda boğulmak üzereyim” diyen, doktor olduğunu öğrendiğimiz ana karakterin hikayesini, sessizce dinliyor.

Öncelikle kitaba ismini veren Amok kelimesinin anlamını bilip bilmediğinizi soracağım size. Kitapta şöyle açıklanıyor:

Amok şöyle bir şey: Bir Malezyalı, son derece sade, son derece iyiliksever bir insan, içkisini içiyor… Orada öylece oturuyor, duygusuz, umursamaz, donuk…Birden ayağa fırlıyor, hançerini kapıyor ve sokağa koşuyor…dosdoğru koşuyor, hep dosdoğru…nereye olduğunu bilmeden. Yolda karşısına ne çıkarsa çıksın, insan, hayvan, hançeriyle vurup yere seriyor ve kan sarhoşluğu onu daha da öfkelendiriyor… Koşan adamın ağzından köpükler saçılıyor, delirmiş gibi uluyor… ama koşmaya devam ediyor, koşuyor, koşuyor, artık ne sağa bakıyor ne solda duruyor, sadece tiz çığlığıyla, elinde hançeriyle öyle korkunç bir halde ileriye doğru koşmaya devam ediyor… Köylerdeki insanlar bir Amok koşucusunu hiçbir gücün durduramayacağını bilirler…onun koşarak gelmekte olduğunu gördüklerinde herkesi uyarmak için bağırırlar. Amok! Amok! Ve herkes kaçışır… ama o koşmaya devam eder, hiçbir şey duymaz, sürekli koşar, hiçbir şey görmez, karşısına çıkan her şeyi yere yıkar… ta ki onu kuduz bir köpek gibi vurup yere serene ya da kendiliğinden köpükler içinde yere yıkılana kadar…

Eserin adı Amok Koşucusu. Ana karakterimiz de adeta bir amok koşucusu gibi durduramadığı bir sona doğru koşuyor…

Kahramanımız üniversiteyi Almanya’da okuyor. Bir klinikte başarılı bir hekim olarak görev yapıyor. Ancak önüne geçemediği bir zaafı var. Dominant ve küstah kadınlara karşı duyduğu istek… Hastanede karşılaştığı soğuk ve kibirli bir kadının tuzağına düşüyor ve onun için hastanenin para kasasına el uzatıyor. Amcası bu olayı bir şekilde kapatıyor ama kariyeri son buluyor.

Her birimizin kendine özgü zaafları var. Bunlar yaşam yolculuğumuzda yanlışlar yapmamıza ve hatta bazen bin bir çabayla elde ettiğimiz kazançlarımızın bir anda yok olmasına sebep oluyor. Burada önemli olan kişinin kendini iyi tanıması, zaaflarını bilmesi ve hatalarından ders çıkartması sanırım.

Siz kendinizi iyi tanıyor musunuz? Güçlü yönlerinizi, zaaflarınızı biliyor musunuz? Yol yakınken yanlışlarınızdan dönebiliyor musunuz?

Doktorumuz yaşadığı bu üzücü olaydan ders çıkartarak bundan sonra zaaf duyduğu kadınlara karşı mesafeli bir duruş sergilemeyi başarıyor mu acaba, ne dersiniz?

Kahramanımız daha sonra hükümetin sömürgelerde çalıştırılmak üzere doktorlar aradığını ve yüklü bir avans vaat ettiğini duyuyor. On yıllığına kayıt yaptırıyor ve kalınca bir para destesi alıyor. Yarısını eve, amcasına gönderiyor ve kalan yarısını da yine , zaafından ötürü, öteki lanet olası kadına çok benzeyen, bir başka kadına kaptırıyor.

Kahramanımızın Hindistan’a giderken başlangıçta pek çok hayali var. Dili öğrenecek, kutsal kitapları orijinalinden okuyacak, hastalıkları inceleyecek, bilimsel araştırmalar yapacak, yerlilerin psişelerini araştıracak, insanlığın medeniyetin bir misyoneri olacak. Ancak bu hayallari gerçekleşmiyor. Avrupa’yı çok özlüyor, izne çıkma zamanı geldiğinde kalkıp gidemeyecek kadar tembelleşiyor. Büyük şehirlerden gelip böyle lanet olası bir bataklığın içine girip pes edenlerden olduğunu söylüyor. Kendisini içkiye ve hayallere veriyor.

Kadınlara olan zaafı onu yaşadığı yerde de rahat bırakmıyor. Evlilik dışı bir ilişkiden hamile kalan beyaz bir kadın, bu bebekten kurtulmak için ondan para karşılığı hizmet satın almak istiyor. Kadının kibirli tavrı, bir hanımefendiyi oynaması, soğukkanlılığı doktoru tahrik ediyor. Onu aşağılama fikrinin pençesine düşüyor. Bir kibrin efendisi olma hırsına kapılıyor. Bir amok koşucusu gibi etkisi altında kaldığı bu kadının peşinden koşuyor. Bu kez ödediği bedel çok daha ağır oluyor.

Bu yazımızı da güzel dileklerle bitirelim.

Kendinizi güçlü yönlerinizle, zaaflarınızla çok iyi tanıyarak dikkatlice yol aldığınız, hatalarınızdan, yanlışlarınızdan geç olmadan dönebildiğiniz, büyük bedeller ödemek zorunda kalmadan olgunlaşabildiğiniz uzun ve sağlıklı bir yaşam diliyorum sizlere.

Hoşça kalın, kitaplarla kalın.

 

 

 

 

 

 

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.